24 Nisan 2011 Pazar

TOLSTOY / ÇOCUKLUK

Resim yazısı ekle
Çocukluk adlı kitap Tolstoy'un ilk kitabı. Kitabı yirmili yaşların başlarında yazmış ; yani dünya edebiyatına ilk adım atışı diyebiliriz Tolstoy'un bu ilk deneyimini okumanın O'nu anlamak ve dünya edebiyatında ne kadar önemli bir yer edineceği sinyallerinin bulunması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Roman büyük ölçüde gerçeklere dayanıyor . Tiplemelerin bir çoğu kendisi , arkadaşları ve ailesi. Aynı zamanda bu kitabı okurken dönemin toplum hayatına,yaşam tarzına ,sınıflara,anne baba sevgisine , eğitim sistemine, arkadaşlıklarına,  aşklarına dair ipuçlarını bulabilirsiniz.
Eseri okuyanlar,belki Nilgün Marmara'nın “Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi . Yiten bu işte!..” sözünü hatırlaycaklar belki de özlem duydukları çocukluklarının hatıralarında yolculuk yapacaklar.Keyifli okumalar.

Kitaptan Seçtiklerim

“Oyunlar da olmazsa,çocukluğumuzdan geriye ne kalır ki?..”

“Çocukluğumun o mutlu ve bir daha asla geri gelmeyecek güzelim günleri!...Bu çağındaki anıları kim sevmez,kim özlemle anmaz?Bu anılar ruhumu gençleştirip yüceltiyor ve benim için hala en büyük mutluluk kaynağı olmaya devam ediyor.”

“Hayatımızda çocukluğumuzun o tertemiz sevinciyle sınırsız sevecenliğinden daha etkili bir ruhun bulunduğu bir başka dönem var mı?
O ateşli dualar nerede şimdi?Duygusallığın o tertemiz gözyaşları , o her şeyden daha güzel olan hediye nerede?Göklerden koruyucu bir melek iniyor,gülümseyerek o gözyaşlarını kuruluyor ve çocukluğun bozulmamış hayal gücünün ürünleri olan düşleri de alıp götürüyordu.Acaba yaşam bu gözyaşlarımı ve bu mutluluk dolu heyecanlarımı bir daha geri getirmeyecek kadar derin ve acı izler mi bıraktı bende?Yoksa onlardan geriye kalan sadece anılar mı?”

“Ancak içten sevme yeteneği olan kimseler derinden acı duyabilirler.Ama sevmek ihtiyacı acılarına bir panzehir gibi gelir,şifa olur.Bu panzehir onları iyileştirir.Bunun içindir ki,insanın ruhu bedeninden daha dayanıklıdır.Acı hiçbir zaman öldürmez”

“Güzellik denen şeyin gülümsemede saklı olduğuna inanıyorum.Eğer gülümseme bir yüzü güzelleştiriyorsa , o yüz gerçekten güzeldir.Gülümsemesi görünüşüne bir şey katmıyorsa,o yüz herhangibir yüzdür.Eğer gülümserken çirkinleşiyorsa , işte o yüz de kesinlikle çirkin bir yüzdür.”

Lev Nikolayeviç Tolstoy , Çocukluk




1 Nisan 2011 Cuma

1 NİSAN (All Fools' Day)

Çoğumuz çocukluğumuzdan itibaren 1 Nisan , 1 Nisan şakasını bir yerlerden mutlaka duymuşuzdur. Arkadaşlarımıza özellikle öğretmenlerimize şakalar yapmışızdır. Bazen de öğretmenlerimiz bizi şakalamışlardır . Bazen 1Nisan da abuk subuk şeyler söylemişizdir. Sonra 1 Nisaaan şaka.Gerçekten tüm aptalların günü denmesi doğru mu ne ? Peki 1 Nisan günü geldiğinde her zaman hatırlanan , şakalar yapılan bu günün anlamı nedir ? Nereden gelir ? Araştırdığım kadarıyla iki rivayet var birincisi :
"Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25′inde başlardı.
1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler, 1 Nisan’da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler.
Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne ‘Bütün Aptalların Günü’ adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler.
Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere’ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika’ya ve bütün dünyaya yayıldı.
1 Nisan şakalarının sembolünün ‘Nisan Balığı’ olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş’in Balık Burcu’nu terk ediyor olmasıdır."
İkinci rivayet ise: "15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir. En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kur'an bir elinde İncil 'Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım' der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar 'Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz' dediklerinde Haçlı ordusu komutanı 'Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur' diye cevap verir ve bütün Müslümanlar orada Şehit edilir. İşte o gün bugündür 1 Nisan hristiyanlar arasında 'Hile Günü' olarak kutlanmaktadır."
Nisan Balığı denilmesinden de dolayı sanki birinci rivayet bana daha doğruymuş gibi gelmekte.Yine de ,bu sebeple olsa bile 1 Nisan'ın kutlanmasını, her 1 Nisan'da bize ait olmayan bir geleneğin hatırlanmasını sevmiyorum.
Yazan : Öz.