21 Ekim 2011 Cuma

Kovulmuşların Evi'nden


“Ben” dedi kadınlardan biri diğer kadına, “otuz yıldır bu evde kendi içini doldurmaya terkedilmiş bir günlük gibiyim. Sanki dört duvarla ciltlenmişim de hiç dışına çıkamamışım tutulduğum günlüğün. İlk zamanlarda bomboş sayısız yaprağım vardı, onlara bakıp umutlanırdım. Bütün kayıplarımın, o yapraklardan birinde yer bulacağını düşünürdüm. Yanılmışım. Tozunu sildiğim camlar tekrar tozlandı; pişirdiğim aşı yeniden pişirdim; büyüttüğüm çocuklar bana hep çocuk döndü; boyadığım duvarları bir daha boyadım ve her seferinde solan çiçeğin yerine vazoya, solacak yeni bir çiçek koydum. Hayatın bende dolduracağı yapraklar gittikçe azalıyor. Bundan sonrası, bundan öncekinden başka olmayacak, biliyorum. Ama yine de her akşam şu kapıyı aralarken, içimde bir genç kız, bana ne beklediğimi soruyor. Keşke bir tek bunu çözebilseydim…”

(Ali Ayçil, Kovulmuşların Evi)

Not: Bazı kitaplar vardır.Bir yerlerde rastlaşırsınız.Kitaptan bir bölüm,bir alıntı okursunuz;sonra da o kitabı okumak istersiniz.Bu kitabı okuyup ta bana tavsiye eden olmadı.Bir yerlerde karşıma çıktı.Sırf bu bölüm yüzünden onu okumak istiyorum.Belki benim içimdeki genç kız da neleri beklediğime bir cevap bulur..

11 Ekim 2011 Salı

Doktor ben bugün tüm oyunlarımdan caydım anlıyor musun?


Doktor bugün size gelmeden önce, çocukluğuma indim göğsümdeki 23basamaklı merdiveni kullanarak…
 Masallarımdan geriye kalanlar ne kadar şaşırtıcı bilseniz… 
Şimdilerde Pinokyo’ nun burnunu kanatıyor yalanlar…
Alice yadırgamıyor artık iskambil kağıdı adamlarla yakıştırıldığında…
Gulliver başka ütopyalara alınmıyor pasaportsuz… 
Pollyanna da vazgeçmiş hoşnutluk masalından… 
Peter Pan korsan yayınlarla vurmuş voliyi…
Rapunzel prensi beklemeyi bırakıp ejderhayla işi pişirmiş en sonunda…
Donkişot beyaz bayrak sallıyor yel değirmenlerine… 
Şimdilerde Sindrella saat ne zaman 12 yi gösterse intihara meyil ediyor… 
İçlerinden bir Quasimodo değişmemiş sanki… 
Hala dünyanın yükünü taşıyor kamburunda…
Doktor ben bugün tüm oyunlarımdan caydım anlıyor musun?

(Özgür Gümüşsoy)

10 Ekim 2011 Pazartesi

Come Rain Come Shine(I Love You, I Don't Love You)

Film genç bir kadının iş seyahati için Tokyo'ya giderken eşine,başka bir adam için onu terk etmek istediğini söylemesiyle başlıyor. Erkek , eşinin söylediğini sessizce onaylıyor ve kimin için terk edildiğini de bilmek istemiyor. Bayan eşyalarını toplarken bir fırtına başlıyor. Ve bu her ikisine özellikle bayana tekrar düşünmek için zaman kazandırıyor. Ayrılıktan önceki son bir günü anlatıyor.
Aslında evde o kadar iyi geçinen , birbirlerini hala seven duygusunu veren,birbirlerine saygılı bir çiftle karşı karşıyayız.Ayrılacak Türk çiftlerinden çok farklı yani.Hyun Bin bir başka erkek için  terkedilse de sizi deli edecek bir sakinliğe sahip.Belki de bu sakinliği sayesinde evliliğini kurtaracak :) Bilemiyoruz.Filmin sonu açık uçlu.Ama olacak bence :)

Çoğu kişi bu film için olumsuz eleştirilerde bulunmuş.Ama ben My Sassy Girl ve A Moment to Remember dan daha çok beğendim.Evet film biraz yavaş ilerliyor.Daha çok sessizlik ve yağmur sesi var filmde.Ama bazen bilirsiniz sessizlik konuşur.
Aslında ben hala bu kadar  anlayışlı ,sakin , yardımsever bir insanı neden terk ettiğine anlam veremedim.Bir de Hyun Bin'in hiç mi suçu yoktu?Evliliğini kurtarmak için hiç mi bir şey yapmadı?Kabullendi mi?Yoksa çabalarından sonra yapabildiği tek şey sakin kalmak mı? Filmin sonundan çok bunları merak ettim :)
Filmde ayrıca fon müziği gibi sürekli bir yağmur sesi var.Filmi izlerken ben bile bu durgunlukta ve yağmur sesinde hayatımda vermiş olduğum kararları düşünmeye başladım.Ayrıca filmin geçtiği ev o kadar güzel ki.Dağınıklık içinde bir düzen..Evdeki yağmurdan dolayı olan sızıntı belki de evliliklerindeki sızıntıyı da simgeliyor.Bu tür simgelerle karşılaşabiliyorsunuz.Bir de kedi simgesi var :)Filmde bayanın sık sık kahve içmesi de dikkat çekici.Ben de önemli kararlar alırken,hayattan sıkıldığımda,önemli bir ders çalışmaya başlamadan önce hep kahve içerim.Bardağın içine sık sık bakarım, bardakla oynarım.Bu da tanıdık geldi bana :) İzlemeye değer bence.