İnsanlar güzelliği hep yanlış yerde aradılar.
Bir yüzün simetrisinde, bir bedenin ölçüsünde, bir etiketin
ağırlığında...
Oysa ben, hiçbir zaman orada bulamadım güzelliği.
Gerçek güzellik ne aynalarda ne gösterişte ne de kalabalıkların alkışında gizlidir.
Ben hep başka bir şey aradım: kendi hâlinde olmanın sessiz
zarafetini.
Sessiz ama anlam dolu, sakin ama derin bir varoluşu….
Kendine yeten, kendi işine bakan;
başkalarıyla yarışmayan, sessizce üreten, iç dengesini
koruyan insanları.
Bir şey kanıtlamaya çalışmadan ışık saçanları…
İçlerinde gösteriş değil, sükûnet taşıyanları…
Bağırmadan var olan, parlamaya çalışmadan ışık saçan bir
dinginlik...
Hep onlar bana çekici geldi;
çünkü hiçbir şey olmaya çalışmıyorlardı…zaten
kendileriydiler.
Bir tür “Ben buradayım ama göz önünde olmam gerekmiyor”
hâli.
O sakinlik, o içe dönüklük, bende saygı uyandırır.
Bilirim ki o insanın enerjisi dışarıya değil, kendi içine
dönüktür.
Onu kendini kanıtlamaya değil; üretmeye, yaşamaya, düşünmeye
harcar.
Güzellik, dışarıdan bakınca dikkat çekebilir belki,
ama benim için asıl çekicilik bu içsel duruştadır.
Bir yüz değil, bir tavır etkiler beni.
Kendini sessizce var eden bir insanın yanında huzur bulurum.
Kendi içine çekilen, ama orada bir dünya taşıyan o duruluk…
Ne rekabet vardır o hâlde ne gösteriş.
Sadece “olmak” vardır… Sade, derin, gerçek bir varoluş.
Gerçek güzellik, fark edilmek için değil,
kendin olabilmek için gösterilen cesarettir.
Ben artık o hâli seviyorum;
Dünyayla kavga etmeden, kendi içindeki sükûnetle güçlü
kalmayı.
Kendimle barıştıkça, dünyanın gürültüsünden uzaklaştıkça,
güzelliğin en sessiz hâlinin aslında en gerçek hâl olduğunu
fark ediyorum.
İşte tam da bu yüzden benim yolum sessiz.
Ama o sessizlikte bir denge, bir bütünlük var.
Kendimle konuşmayı, susarak anlatmayı öğrendim.
Bu asla bir kayboluş değil, bir dönüş.
Sesimi kısmadım; sadece sessizliğin dilini öğrendim.
Artık parlamayı değil, ışık olmayı seçiyorum.
Çünkü kendi içimde yandıkça dışarıyı aydınlatmanın yolunun
oradan geçtiğini biliyorum.
Öz., Ekim 15, 2025


