23 Temmuz 2011 Cumartesi

YERALTINDAN NOTLAR

     Aslında Dostoyevski'nin Ezilenler adlı romanını okurken birden kendimi Yeraltından Notlar'ı okurken buldum.Nedense hiçbir zaman tek bir kitap okuyamıyorum.Sanırım birkaç tane birden başlayıp hepsini bir aynı anda bitirmekten zevk alıyorum.Daha fazla okuma alışkanlıklarımı deşifre etmeden kitabı anlatmaya başlasam iyi olacak.

    Kitap için gerçek dünyadan kendisini soyutlamış,asosyal,insanlardan nefret eden, kimi zaman insanları küçümseyen, kimi zaman yücelten, hiçbir kalıba ve düzene sığmak istemeyen, yaşadığı toplum içerisinde kendini kabul ettirme çabası içinde olan,aslında bunu toplum içinde var olmaktan ziyade yaşamda var olmak için çabalayan,kendi gerçeklerini bulmaya çalışan,ruhunun gelgitleri,iç çatışmaları,bazen kendine bile itiraf etmekten korktuğu düşünceleri,kaçışları ,kaygıları,çelişkileri olan modern dünyayla özgürleştiğini sananların aslında tutsaklaştıklarını düşünen,gitgide yalnızlaşan,anlaşılamayan ,kendini bir türlü anlatamayan bir adamın oldukça içten,dürüst ifadelerle anlatılmış yaşamı diyebiliriz.
Ayrıca kitapta Rus aydınları,batılılaşma hareketleri,doğa yasalarını sorgusuz kabul etme ve toplumun bizlere sürekli bir şeyler empoze etmesi de oldukça eleştirilmiş.

Anne babasız büyüdüğü için kendine bakanlar tarafından azarlanan küçük görülüp yatılı okula verilen kendisi küçük yaştan itibaren hem ailesi hem de okuldaki arkadaşları tarafından alaya alındığı için kendisi de içten içe diğer insanları alaya alan,aşağılayan zeki ama tutarsız bir kişilik.Bu aşağılık kompleksiyle sürekli cevap vermeye çalışan ama bir türlü başaramayan harekete geçse bile önemsenmeyen silik bir kişilik.

Roman kahramanı işte bu aşağılanmalar,paylamalar,küskünlükler,kuşkular,problemlerle kuşatılınca ve kendi içindeki gerçekleri bulmak için kendisine bir yeraltı oluşturmuştur .Aslında yeraltı onun bilinçaltı,benliği,karanlık dünyası. Bu yeraltında sınırsız sorgulama,hayal,düş var.Aynı zamanda toplumdaki yozlaşmışlığa,samimiyetsizliklere karşı çıkan zaman zaman bu yer altından çıkan ama tekrar değersiz ve aşağılanmış hissettiğinde ve sağlıklı bir iletişim kuramadığında tekrar insanlara ,kalıplara,topluma duyduğu nefretle yeraltındaki hesaplaşmalarına dönen kendi tanımıyla ‘hasta’bir adam var.

Hazzın,acının,mutluluk kavramının gerçekte ne olduğunu bulmaya çalışır. Kimi zaman acılardan mutluluk duyarken, kimi zaman da insanların kendisiyle alay etmesinden ;hatta tokat atmasından zevk duyar.Bazen kendi yaptığı alçaklıkları,uğradığı hakaretleri ,yapayalnız olduğunu düşündüğünde  bundan büyük bir zevk alır. İnsanların korkaklığın adını “ölçülü davranmak” olarak değiştirdiğinden şikayet eder.Bazı kavramların insanlar tarafından dayattırılmasına karşı olan bir adam.. Kalıpları, insan özgürlüğünün önündeki ‘’taş duvarlar’’ olarak görür.

Aslında bu ve başka yönleriyle Aylak Adam C.karakteriyle benzerlik gösteriyor.İkisi de çalışmayı önemsemeyen,Yeraltı adamı akrabasından kalan mirastan sonra işten ayrılan,C.bildiğimiz gibi bir mirasyediydi zaten.İkisi de topluma yabancılaşmış,toplum tarafından dışlandıklarını düşünen,topluma aldıkları tavır benzer özelikler gösteren,anti sosyal,tek başınalık,hayatı anlamlandırmada zorluk çeken,diğer insanlar gibi alışılmışlığın kolaylığına kaçmak istemeyen farklı olmak isteyen ,arayış içinde olan adamlar..Her ikisinin ismi romanlarda yoktur.Bu belki de onları bu noktada diğer insanlardan ayırıyor.Onlar tanımlanmamış,belirli kalıplara oturtulmamış,hapsedilmemiş.Ama ben Aylak Adam’ın işinin daha zor olduğunu düşünüyorum.Çünkü Yeraltı adamı kendi oluşturduğu dünyasında toplumla çok fazla iç içe değil.Oysa C.sürekli onlarla meşgul.Bu ikiyüzlülüğün içinde.Yeraltı adamı bazen yerüstüne çıkabilme isteği duyuyor.Bazen kızıp tekrar Yeraltına iniyor.Oysa C.nin böyle bir seçeneği yok.C’nin insan içine karışmak için tek seçeneği sinema.Ve en önemlisi de C. gerçek sevgiyi arıyor.

Tekrar kitaba dönersek,

Kitap iki bölümden oluşuyor.YERALTI ve SULU SEPKEN.Yeraltı adlı bölümde kendine ait gizli düşünceleri,toplumumuzda varoluşunun nedenlerini açıklar.Sulu Sepken adlı bölümde ise eski arkadaşlarıyla buluştuğu bir akşam yemeğinin ardından gelişen olaylarla aslında toplum-insan-ahlak sorgulaması yapılıyor.
Dostoyevski ‘Elinizdeki notlar ve yazarı elbette ki uydurmadır’ dese de çoğu  kişi gibi bu yeraltı adamının ben de Dostoyevski olduğunu düşünüyorum.Çoğu yerde neden yeraltına girdiğini ve neden hep bir şeyler yazma ihtiyacı duyduğunu okurlarıyla tartışırcasına,bazen ‘ne düşündüğünüz önemli değil’ diyerek kimi zaman alaylı bir üslupla anlatır.

Zaten kitabın sonunda ’Belki de benimkisi ,edebi bir yapıt yazmak değil de suçlarımın bedelini ödemek oldu.’cümlesiyle yazdıklarının kendi bilinçaltı olduğunu doğrular.

 Eğer siz de bu yer altı adamından yola çıkarak kendi varlığınızı çözmek ,kendi gerçeklerinizi bulmak isterseniz bu kitabı okumalısınız.


Öz.
19 Temmuz Salı

Hiç yorum yok: